Hiç kimse suç işleme imtiyazına sahip değil
19 Nisan 2013 İSTANBUL
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç,
"Nice komutanların, muvazzaf veya emeklinin yargılandığı
bir Türkiye'de Fazıl Say'ın hangi özelliği var ki suçlanmasın veya
mahkeme önüne çıkmasın''
dedi.
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, "Nice komutanların, muvazzaf veya emeklinin yargılandığı
bir Türkiye'de Fazıl Say'ın hangi özelliği var ki suçlanmasın veya
mahkeme önüne çıkmasın. Sen yaptığın suç teşkil ediyorsa bunun hesabını
rahatlıkla vereceksin. Veya 'Benim yaptığım yanlıştır. Her inançlı
insandan, Allahçı diye hakaret ettiğim her Müslüman'dan özür diliyorum'
diyeceksin'' dedi.
Arınç, Medya Etik Konseyi tarafından Fatih Ali
Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde düzenlenen "2012 Yılı Medya Etik
Ödülleri" törenine katıldı.
Törende konuşan Arınç, basın
özgürlüğünün esas olduğunu, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı, sadece
basın mesleğini icra ederken hiç kimsenin ceza tehdidiyle karşı karşıya
kalmaması, hiç kimsenin mahkemelerde tutuklu veya hükümlü olarak
bulunmaması gerektiğini söyledi.
Arınç, "Ama bunun ince
çizgileri var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi, basın
mesleğinde çalışanların haber konusunun ölçülerini çok güzel bir şekilde
ortaya koyuyor. Sorumsuzluk kesinlikle kabul edilemez. Her özgürlüğün
bir sınırı vardır ama bu sınır bir başkasının özgürlüğüyle belki yan
yanadır. İfade özgürlüğünde de suçun işlenmesini tahrik etmemek, kişisel
hakaretlerin olmaması, şiddete yönelmemek de genel unsurlardan bir
tanesidir" diye konuştu.
Piyanist ve besteci Fazıl Say'ın hapis cezasına çarptırılmasına değinen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu
konuda son günlerde bir piyanistin başına gelen olaydan bahsediliyor.
Attığı tweetler yani yazdığı şeylerle kendime hakaret edildiğini
görüyorum. Ben inançlı bir insanım. İnançsız bir insanın 'ben ateistim'
demesini de şöyle başımı çeviriyorum, olağan karşılıyorum. Ben inançlı
bir insansam, dindar olmaya gayret ediyorsam, benim kutsallarıma da
hakaret edemezsin. Benim kutsallarıma, mukaddeslerime hakaret ettiğin
zaman, nasıl Geert Wilders diye bir adam vardı Hollanda'da, adamın ismi
de çok güzel. Geert Wilders diye yazılıyor. Hollandalı'ya sordum, 'nasıl
okuyorsunuz bu adamın ismini?', 'Hırt Veldes' dedi. Şimdi onun
söylediklerini, onun yaptıklarını bir taraftan eleştireceksin, bizdeki
hırtın söylediklerine 'ah burada ifade özgürlüğü yok mu?' diyeceksin. Al
oradaki hırtı ve buradaki hırta... 'Ne kadar yavşak, sahtekar, ahlaksız
varsa hepsi Allahçı' diyor. Hepsi yanlış, Allahçı diye bir şey olabilir
mi? Herhalde dindarları kastediyor. Bunları söyleme be kardeşim. Sen
kendi ateistliğini istediğin kadar savun. insanların mukaddes
değerlerine veya kişiliklerine hakaret ettiğin zaman sana karşı bir ceza
yaptırımı olacaksa bunu da herhalde anlayışla karşılaman lazım. Veya
şöyle olabilir. Bu sözlerinden dolayı eleştirilebilir, bu eleştiriler
karşısında kendisi de bu yaptığının hata olduğunu anlayabilir ve özür
dileyebilir. Ama bu esasen bir şikayete bağlıyken bundan vazgeçmediğini
görüyoruz. Sadece sözlerinin doğru olduğunu düşünüp, her gün onun
üzerine basarak bir şeyler yapma gayreti içerisinde. Hakim de zaten
verdiği cezayı ertelemiş. Şart koymuş, '5 sene içinde böyle bir hakaret
yapma' diye. Ömer Hayyam'ın şiirinden dolayı değil, hepimizi sapıklıkla
suçladığı için, hepimize hakaret ettiği için, insanların kişilik
haklarına tecavüzde bulunduğu için..."
"Pozitif laiklik anlayışı hakim"
Azınlıkların, farklı inanç gruplarının Türkiye'deki durumlarını
herkesin bildiğini dile getiren Arınç, hepsinin en üstün normlarda
haklarını alabildiğini vurguladı.
Arınç, "Türkiye'de eğer
gerçekten laiklik varsa ki son yıllarda pozitif bir laiklik anlayışının
hakim olduğunu görüyoruz, inanır, inancının gereğini yapar. Bu, din ve
vicdan özgürlüğünün de bir gereğidir" dedi.
Hatta misyoner
faaliyetlerinin bile artık Türkiye'de bir ceza tehdidiyle karşı karşıya
olmadığını kaydeden Arınç, şöyle devam etti:
"Ama böyleyken,
inanan insanlara da hakaret etmek doğru değil, mümkün de değil.
Sen
kendi inancını istediğin kadar söyleyebilirsin.
Buna karışan bir ceza
hükmü yok ama
başkalarının inancına hakareti esas alırsan
bunun bir
yaptırımı varsa ve bu kanun şunca
yıldan beri geçerliyse,
'İşte Say, sen
de say'
demeye filan gerek yok.
Türkiye'de suç işleme imtiyazına hiç
kimse sahip değil.
Nice komutanların, muvazzaf veya emeklinin
yargılandığı bir Türkiye'de, genelkurmay
başkanlarının kendilerine isnat
olunan suçtan
bugün savunma yapar noktaya geldiği bir
Türkiye'de yani
Fazıl Say'ın hangi özelliği var
ki suçlanmasın veya mahkeme önüne
çıkmasın.
Sen yaptığın suç teşkil ediyorsa bunun
hesabını
rahatlıkla
vereceksin.
Veya
'Benim yaptığım yanlıştır. Her inançlı insandan,
Allahçı diye hakaret ettiğim her Müslüman'dan özür diliyorum'
diyeceksin.
Yok öyle, 5 kuruşa simit devri geçti."